Ceza yargılamasında amaç maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Maddi gerçek ortaya çıkarılırken ‘delil serbestisi’ ve ‘vicdani delil’ ilkeleri gereği her şey delil olabilir. Ancak elde edilen delilin hukuka aykırı olmaması gerekir. Zira hukuka aykırı elde edilen deliller uyuşmazlığın çözülmesinde kullanılamaz.
Mahkemeler ceza yargılamasında maddi gerçeği araştırırken yargılamanın taraflarının talep ve açıklamalarıyla bağımlı olmadığı gibi hatta şüpheli ve sanığın ikrarıyla dahi bağlı değildir. Örneğin sanık gerçekte bir suç işlemeyip mahkemede bahsedilen suçu ben işledim şeklinde beyanda bulunsa dahi mahkeme maddi gerçeğe ulaşmakla yükümlüdür.
Mahkeme maddi gerçeği araştırma faaliyeti kapsamında herhangi bir sınır tanımaksızın gerçeğe ulaşma yolunda her şey mübahtır anlayışıyla hareket edemez. Dolayısıyla mahkeme gerçeği araştırırken bazı sınırlar dahilinde hareket etmeli, hukukun belirlediği sınırların dışına çıkmadan hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delillerle gerçeği ortaya çıkarmalıdır.
Elde edilen delillerin hukuka uygun olması gerektiği, Anayasa m.38/6 ‘Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.’, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 217/2 ‘Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.’ , CMK m.206/2-a ‘Kanuna aykırı olarak elde edilen delil reddolunur.’ şeklinde mevzuatımızda yer almaktadır.
Sırf delil oluşturmak amacıyla planlı ve gizlice hareket ederek failin eyleminin delillendirilmesi halinde elde edilen delil hukuka aykırı bir şekilde elde edilmiş olacağından hükme esas alınamayacaktır.
Hukuka aykırı delili bir örnekle açıklayalım; Örneğin; iki kişi arasında gerçekleşen bir telefon görüşmesi düşünelim. Taraflardan biri ispatlamak istediği durumu ortaya çıkarmak maksadıyla planlı ve gizli bir şekilde hareket ederek karşısında ki kişiyi yönlendirsin. Bu yönlendirme sonucunda elde edilen bilgiler de karşı tarafın haberi olmadan kaydedilip mahkemeye sunulması durumunda iki sonuç ortaya çıkacaktır. İlk sonuç, elde edilen bu ses kaydı hukuka aykırı olarak elde edileceğinden herhangi bir ceza ve hukuk davasında hükme esas tutulamaz. İkinci sonuç ise gizlice telefon görüşmesini kaydeden kişi açısından TCK m.132 gereğince Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu’ işlenmiş olacaktır.
Sonuç olarak sistematik ve planlı bir şekilde sırf delil üretmek amacıyla hareket ederek ulaşılan deliller hukuka aykırı olacağından bu elde edilen bu delil yargılamada kullanılamayacaktır.
Av.Hasan Ertuğrul BİNGÖL